Tabiidir ki, hakkı haykırmamız, hak sözü zikretmemiz, doğru yoldan, hakikâtten, hakkın iz’ini sürmekten, adalet ilke’lerinden kopmamız söz konusu olamaz. Mü’minlerin düşünce ekseninde, ahlâk kuralları, edebi yaşantı, İslami kurallar bütünlüğü dahilinde, ve hareket noktasının özünde, kaynağında Allahın emirleri ve Sünneti seniyye gerçeği vardır. Mü’minler ahlâki sistemlerinin kaide, kural, yasa ve ilkelerini Kur’anı kerimden alırlar. Kur’anı kerime de ulaşma yönümüz, yolumuz, rehberimiz, kılavuzumuz, Peygamber efendimiz (sav) vasıtasıyladır. Ezel’den zamanımıza kadar ifade edecek olursak ehli sünnet uleması konuyu bu şekilde anlamış bu tarz’da bizlere izah edip tanıtmışlardır. Bize kadar gelen sahih hadislerin intikâli de aynı yöndedir. Peygamber Efendimiz (sav) bizzat yürüyen bir Kur’an idi. Allaha ve O’nun şanlı Rasulune bağlı, itaatli ve tam bir teslimiyet içinde bulunan mü’minlerin sistem, metod, usül ve hareketlerinde sadece kuru akla, yalnızca geçmiş tecrübelere ve nefsi arzulara yer verilmediğini görüyoruz…
Müslümanın hedefi İslami sistemin, metodun, kurallar bütünlügünün yaşanılan zaman içerisinde maddi, manevi olarak en güzele, en iyiye, doğru olana ve tabir caizse; her konumda, her çağ’da, medeniyetin her diliminde zirveye ulaşmak, her zaman en üstün olana tâlip olmak, hem gönülleri ve hem de maddi görüntüyü mutluluğa taşıyacak çabayı sarfetmek, İnsanlıgın menfaatına olan her hususta elinden gelenin en iyisini yapmak müslümanın amacı olmuştur. Yani müslüman her şeye imrenen, ğıpta eden değil, herkesin imrendiği, ğıpta ile baktığı insan olmaya bakmalıdır. Müslümanın özellikleri mutlak mânada; batıl zihniyete inanmış, moderniteyi ve içinde bulundugu çağı putlaştırmış, teknigi, endüstriyi, sanayii her güzelligin önüne yerleştirmiş moda’nın her türlüsünü denediği her gün degiştiği hâlde, sonuçta hiç bir harekette doyuma ulaşamamış insanların yapılarıyla kesinlikle bağdaşamaz. Müslüman zamanı kendisine uyduran bir inanca sahip olan kişidir. Müslüman her zaman ve mekânda İslamı yaşama gayretinde olan karaktere sahip olan inancın temsilcisidir…
Müslümanın edebi, ahlaki yapısı, inanç ve yaşayışı aslında bir bütünlük arzeder mahiyettedir. İslam Alimleri her türlü meselelerde zamanımıza kadar çok güzel misallerle insanlıgı koruma ve kollama çabasıyla bazı tesbitlerde bulunmuşlardır. Bir zamanlar şöyle bir misâl okumuştum: Dünyayı bir gemi, hayatı ise bir liman olarak kabul edersek bizler bu muhteşem geminin birer yolcularıyız. Bir gün elbet buradan ahirete göç edecegiz. Peki bu geri dönüşü olmayan göç için bir hazırlık yaptıkmı ? nasıl ki bir yolculuğa çıkarken azık hazırlıyorsak bu geri dönüşü olmayacak olan yolculuğumuz için de bir azığımız olması şart, gerekli ve zaruridir. Rahat bir mevkiye, huzurlu bir yere kavuşabilmek için yine iş bize düşüyor, bizim çaba ve gayretlerimize dünya hayatında yapmış olduğumuz âmellerimize dikkat edeceğimize kalıyor. İnanıyorum ki; bir Müslüman hiç bir zaman hazırlıksız yakalanmamalıdır. Yani yaşadığı zaman dilimi içinde tabir caizse an be an kendisinin Rabbi tarafından gözetlenmekte olduğunu, yaptıgı hiç bir hareketin gizli kalmayacağı ve her an’ının hesabının verilecegi bir günün beklentisi içinde olan inanmış insan, yaşadıgı her saniyenin kıymet ve değerini bilerek İslam şeriatının şerefini üzerinde taşıdığı bilinçle hayatını devam ettirmelidir…
Kardeşlerim, yaşadığımız her saniye yalnız olmadığımız gerçeğini kavrarsak hayata ve insanlara bakış tarzımız da değişecektir. Beni devamlı gözetim altında bulunduran iki melaike ile beraberim, her nereye gidersem gideyim bu iki görevli melaike benim her hâlimi benim için gaib bir şekilde olsa da kayda alıyorlar. Rabbimin vermiş olduğu vazifeyi bihakkın yerine getiriyorlar. Yarın hesap gününde, mizan anında bu defter gözümüz önünde açılacak saniye saniye günah, sevap muhasebe sonucu mutlaka sağımızdan verilecek ya da Allah korusun sol’umuzdan yüzümüze çarpılacaktır. Mü’minlerin sistem tarz, usül, edeb ve ahlâki kuralları sadece belirli bir zaman için degil, kıyamete kadar süren bir devamlılığı da beraberinde getirir. Zamanın, mekânın, maddenin degişmesi ve çagın şu ya da bu çag olması, müslümanın iman, itikad bütünlüğünün degişmesini beraberinde getirmez. Müslüman çag’a ve Moderniteye uymaz ki zaman onun fikri yapısını degiştirsin. Nefes alıp verdiğimiz her saniye imtihan alanımız için büyük bir fırsat’tır. Bizlere bu fırsatı sunan Rabbimize binlerce kez şükürler olsun…
Sermedkadir…