BAĞIMLILIK İLLETİ…

Rabbim akıl niğmetini elimizden almasın. Akıl nimetiyle mücadele edenlere de fırsat vermesin. Meyhane açmayı hizmet sektörü olarak belirleyen özgür insanlar ve şürekası son yıllarda; Alkol alıp trafige çıkan, sonunda yüzlerce kişinin ölümüne sebep olarak kazaya karışan, kalan ömrünü sakat, âlil idame ettiren binlerce insanımızı da düşünmeleri icap eder. Ama düşünmek için zinde akıl, duru fikirler, bağımlılık illetinden uzak duran düşünen insan olması gerekir öncelikle… Bir toplum bünyesinde görülen gelişme ve yükselme hali, o toplumun bütün değerlerini kapsar. Sosyal yapı, bilim, sanat, ticaret, ekonomi, endüstri, devlet, hukuk, ahlak, din, kültürel etkinliklersosyal gelişmelerin ve yükselişin ya da gerilemenin ve düşüşün gözlemlendiği başlıca alanlardır. Eğer bir toplumda iyileşme olursa sözü edilen alanların hepsinde kendini belli eder. Kötüleşme de böyledir. Keşful hafa’da bizlere ulaştırılan bir hadis mealen şöyledir:**Siz nasıl olursanız sizin idarecileriniz de öyle olur. Siz nasılsanız öyle idare edilirsiniz…** Bağımlılık illetini teşvik eden idareciden himmet beklemek ahmaklıktır sanırım…

Düşünmek ve akıl yürütmek için zihin açık seçik reddetmediği temel bazı ilkelere dayan­mak ve bu ilkeleri doğru biçimde uygulamak durumundadır. Akli meleke’lerin görevini engellemesinde en büyük engel bağımlılık illetidir. Beyin fonksiyonlarını esir alan alkol, uyuşturucu, sentetik hap, afyon, eroin, kokain adı her ne zıkkımsa; Aklı perdeleyen, dumura uğratan, bedene zerk edilince, içilince koklanınca aklı dumura uğratan her nesne bağımlılık illetidir. 100. Yıllık parti olduğunu ifade eden şimdiki özgür temsilcileri, Rakı fiyatlarını düşürme söz ve vaadleri vererek adeta içki, alkol bağımlılığına kapı aralıyor, meyhane açarak akşamcılık geleneğinin devam etmesine zemin hazırlıyor, Toplumu alkol bunalımına çekmek istiyorlar. Bir zamanlar düşünmesin, düşüncesini ifade etmesin, konuşmasın diye ciklet çiğnemeyi öneren batı ülkelerindeki uyğulamanın çok daha tehlikelisi icra edilmekte, alenen alkol tüketimi yayğınlaştırılma çalışmaları çabası harcanmaktadır…Utanmadan…

Milleti sokağa çekme ğayreti sergileyen özgür insan Kayseriye gelince; içkili mekân arayışına geçmiş ve içkili mekân olmadığından dolayı serzenişte bulunmuştu. Tabiidir ki Kayserili katılımcılar özgür adama ağzının payını vermiş olsalar da, Konya’ya gittiğinde yine aynı cümleleri terennüm eylemiştir. Hani derler ya; dervişin fikri neyse , zikri o olutrmuş. Toplumu toptan sarhoş etme ğayretleri sonucunda göreve gelme süresi daha da kısalır sanıyorsa bilmemlidir ki; bu iş o kadar kolay değil. Akşamcılık adı altında, meyhane kültürünü hortlatma çabası neticesinde insanlar önceden küfe’lik olur pis bedenini hammallara taşıtırmışlar, şimdilerde taşıyıcılar vasıta olsa da sarhoş aynı sarhoş, kafa aynı kafa bir de ölen birisinin askeriyiz gibi yave’ler yokmu ya da örneğin küçücük ilçe konumundaki yüzlerce tekel bayii barındıran, Hacıbektaş… Bu zihniyet muhterem insanların da adını kirletirler…

Kardeşlerim, Bu millete neredeyse 80. sene hükmünü baskı, zor kullanarak, hatta polis jopu ve jandarma dipçiği eşliğinde sözünü geçirenler aynı zamanda içki mahzenlerinde yıllanmış Fransız şaraplarıyla öğünür, Amerikan viskisi, İngiliz şampanyası, Alman birası, İtalyan bilmem nesi ile hava atarlardı. Rakı’ya aslan sütü diyerek içki illetini topluma yayma çabası halâ meriyette çünkü milli içkimiz *ayran* diyenlerle alay ediyorlar. Bu zihniyetin elemanları 80. sene dini hükümlere kulak tıkadı. İslam enstitüsü, İlahiyat fakültesi okuyan ve topluma İslami değerleri aşılamaya çalışanları aşağıladılar. İmam hatip okullarında okuyan mü’minlere genelde, 1973. yılına kadar kadro dahi vermediler. Dini yayınlar ancak, 1980. yılından sonra telif ve terceme eserlerle açlığını giderme aşamasına geldi. İmam, hoca, müezzin gibi memuriyetler ölü yıkayıcısı diye aşağılandı. Din ve ahlak kültürü kitapları siyasilerin propağanda aracı hâline geldi. Bütün bunlar sarhoş olmayan, dinç, arı,duru beyinler tarafından icra edilmedi. O yüzden diyoruz ki, bağımlılık illetinden ve teşvik edenlerden uzak duralım…

Sermedkadir…   

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht. Erforderliche Felder sind mit * markiert