Her insanın hayata, olaylara ve insanlara dair mutlaka bir dünya görüşü vardır. Kim neye inanıyorsa, itikadı, inancı, imanı kişi kendini öyle ifade eder. Söz, fiil ve hareketleri dünya görüşünün dışa yansımasdır. Kişi kendinden bilir sözüyle yola çıkacak olursak; İtikadımda, Allah dostlarına dost, Allah düşmanlarına düşman olma şuuru yatar. Bu husus kendimi ifade ettiğim günden bu yana böyledir. Rabbimiz, Mümtehine suresi ayet.2. de mealen şöyle buyurmaktadır:***Eğer onlar size üstün gelirlerse, size düşman olurlar. Ellerini ve dillerini kötülük etmek için size uzatırlar. Bir küfretseniz diye arzu duyarlar…***Örnek ve önderimiz peygamber efendimiz (sav) bu konuda nasıl hareket etmemiz gerektiğinin misâllerini açık bir şekilde ifade buyurmuştur. Örneğin Ebu Davud’un zamanımıza taşıdığı hadis mealen şöyledir:**Amellerin en faziletlisi Allah için sevmek, Allah için buğzetmektir…**Her insanın bir karakteristik özelliği, şahsiyeti, kişilik ve kimliği vardır. Müslüman’da öyle. Kur’anı kerim ve sünneti seniyye’ye uymayan bir şahsiyet İslami kimlikten uzaklaşmış demektir…
İtikadımızda, mü’min mü’minin kardeşidir. Mü’minlerin birbirlerini Allah (cc) için sevmeleri, fütüvvet ahlâkının zaruri bir sonucudur diye inanıyoruz. İmana dayalı kardeşlik bağı, Allah teâlâ’nın İslam ümmetine bağışladığı bir nimet sebebiyle, onları rahmetiyle kuşatır ve kıyamet gününün zorluklarına karşı korur inancındayız. Sevinç ve güvenliğe erişmemiz İslam şeriatının hayata hâkim olduğu zamandır. Kıyamet günü Rabbimizin rızasıyla gölgelendireceği yedi sınıf insanın saflarına karışmamız Ümmet birliğiyle mümkün olacaktır. Allahu teâla ve Rasûlünün (sav) sevgisine mazhar olmamız ancak emir ve nehiylere bağlılığımızla mümkündür. İmanın bir yansıması olan kardeşlik kulpuna sarılmamız bizler için kurtuluş belgesi olacaktır inancındayız. Cennet niğmetindeki derecelerinin artmasının yolu; mü’minleri Allah rızası için kardeş bilmekle mümkündür. Kendi toplumunu 23. yıl içlerinde peygamber olarak eğiten, Allah rasulü (sav) Dostluğun ve düşmanlığın sınırlarını çizerek sahabesini şuur ile yetiştirmiştir…
İslam itikadında dostluk ve düşmanlık sınırlarını en iyi bilenlerden birisi de Hazreti ömer’dir (ra) Ömer efendimiz bu konuda diyor ki:*Bir insan sabahlara kadar namaz kılsa, günlerce ardı ardına oruç tutsa; Allah’ın dostlarına dost, düşmanlarına düşman olmadıkça, bütün bunların hiç bir faydası yoktur…**Allahu tealanın peygamberlerine hakaretamiz sözler söyleyen, Kur’anı kerime ortaçağ karanlığı sözünü yakıştıran, terütaze, daha bugün söylenmiş gibi yol gösterici hadisi şeriflere şüphe tohumlarını ekmeye çalışan, İslam şeriatına *kahrolsun şeriat* çığlıklarıyla küfrünü kusan, tesettür ayetlerini görmezden gelip yarı çıplak sokağa fırlayan, tesettürlü olanlara fahişeler öyle giyerdi diyerek saldıran güruh kesinlikle İslam şeriatının, müslümanların düşmanıdır. İnanan insanlar mü’minler ahlaki sistemlerinin kurallarını, yasa’sını, ilkelerini Kur’anı kerimden alırlar. Mukaddes kitabımıza da en güzel ve anlaşılır şekliyle peygamber efendimiz (sav) vasıtasıyla ulaşmaya ğayret ederiz. İsteyen istediği dine inanır ya da inanmaz. Lâkin inancımıza bir sataşma olduğunda sessiz kalmamız beklenemez…
Kardeşlerim, İslam şeriatına düşman olana düşman, La ilahe illallah muhammeden rasulullulah diyeninde dostuyuz. Söz, fiil ve hareketlerimiz Allahu teâlanın insanlar içinden seçmiş olduğu peygamberine (sav) indirdiği mukaddesata birebir uymalıdır: Müslüman zamanı kendisine uyduran bir inanca sahip olan kişidir. Mü’minlerin sistem ve ahlâki kuralları sadece belirli bir zaman için değil, kıyamete kadar süren bir devamlılığı da beraberinde getirir. Zamanın degişmesi, mekanın degişmesi, maddenin değişmesi ve çağın şu ya da bu çağ olması endüstrinin, tekniğin, sanayii’nin hızla degişmesi Müslümanın itikâdi noktalarda değişmesini beraberinde getirmez. Müslüman çag’a ve moderniteye uymaz ki, zaman onun fikri yapısını degiştirsin. Allaha ve onun şanlı Rasulune bağlı, itaatli ve tam bir teslimiyet içinde bulunan mü’minlerin sistem, metod ve hareketlerinde sadece kuru akla, yalnızca geçmiş tecrübelere ve nefsi arzulara yer verilmez. Kuru aklı putlaştıranlara da dost sahtekârlığı gösterilemez. Rabbim cümle insanlığı ıslah olma faziletine yönlendirsin inşaallah…
Sermedkadir…