Bazı beceriksiz insanlar vardır ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar netice itibârıyla arkalarına dönüp bir baktıklarında bir arpa boyu yol kat edememiş olduklarını esefle görürler. Bu kişilerin özrü bir nebze olsun mazur görülebilir. Affedilemeyen tipler kendini her zaman bir adım önde görüp arkasına aldığı kalabalığı aptal yerine koyanlar, dün söylediğini bugün unutanlar, sesli ve görüntülü önüne çıkarılan vaad ve söylemleri farklı yorumlarla izaha yeltenen yani kendinden başkasının aklıyla alay eden müptezellerdir. Gözü devamlı yükseklerde, en tepe’de, hep zirve’de gezinen hayalperest tabir ettiğimiz insanlar genelde hâyal dünyasında yaşadıklarını dahi gerçekleştirmiş edâsıyla aramızda arzı endâm ederler. Sonuç itibarıyla başarısız, paspal, hiç bir yaraya merhem olamayan, müşkülpesent kendi kabuğuna çekilmek zorunda kalırlar. Zararı sadece kendisine olsa neyse ama toplumu ilgilendiren hususlarda ön plada at oynatma çabasına soyunmaları hüsranı artırır. Fiyasko gerçekleşmiş demektir…
Şahsiyet, kişilik, kimlik ve karakteristik özelliğe çok önem veririz. Samimi olarak kendi memleketinin sevdalısı olan bir şahsın değişmeyen ideali, ülküsü, sevdası; kendi insanına, toprağına, milli değerlerine, kültürel birikimine, örf, adet ve ananesine, Milli birliğine, vahdet şuuruna sahip olması arzuladığımız güzelliklerin başında gelir. Vahiy, Akıl ve ilmin ışığında tefekkür ettiğimizde yine aynı sonuca varmamız aşırılığa varmamak kaydıyla bilinen bir hakikatin tezahürüdür. İyi niyetle başlamış olduğumuz plan, proje ve tasarımlarımız istediğimiz ölçüde gerçekleşmeyebilir bu gibi yaşanan hadiselere imtihan dünyasının gerçekleri gözüyle bakıyoruz. Yalnız, beşeri ihtirasların kişiyi ecnebi uçuk kaçık fikirlere bağlaması olayı ancak kendi ülkesine, insanına yabancı birey olmayı aşılayacaktır ki; Böyle bir kopuştan Allaha sığınırız. Kardeş diye sarıldığımız ecnebi tekmeyi vurduğunda acımız ikiye katlanır. Asimile olmuş beynimiz ve ruhumuz tükenmişliğin ızdırabıyla yanarsa işte bu hâl fiyasko’dur…
Büyüklerimiz,*yenilen pehlivan güreşe doymaz* demişler. Özgür insan’dan önceki muhalefet lideri başkanlığı sırasında yanlış olmasın 13 – 14. defa yenilmiş. Siyasi, korku ve endişe içinde, kuantum fiziği biliyorum diyerek ön planda olma çabası sergileyen ince soyadlı politik fiğürün dediği gibi yenilmiş de yenilmiş, yenilmiş de yenilmiş ama bir türlü yenilgilere doyamamış. En sonunda altı bilinmeyenli denklemi destek zannederek girdiği sandık kavgasınından da hüsranla çıkmış yani büyük bir fiyasko’ya imza atmış. Burada en büyük handikap kişinin kendi kendisine güvenmeme hadisesidir sanıyorum. İkbâl yollarında her şey mübâh tâktiğiyle kim ne isterse verirsen bir bakmışsın elinde, yanında, yörende kendi karakterinden başka verilecek başka bir obje kalmamış. Başına topladığın altılı denklem, korkuttuğun ince politikacı iki belediye çalışanı ve sonradan oyuna dahil olan ırkçı bir siyasi eleman da yarana merhem olamadıysa hadi geçmiş olsun. Yaşanılan büyük bir fiyasko imiş…
Kardeşlerim. Yine bizden evvelkiler, *at ölür meydan kalır, yiğit ölür şan kalır* demişler. Hedefe ulaşmak için her yol mübah tavrıyla işe koyulanlar, her türlü hile, tuzak, alavere, dalavere yöntemlerine de hazır olmayı bilmeliler. Başarı ve başarısızlık oranı yüzde 49 veya 51. rakamlarıdır. 27. Mayısçılar darbe ile ülke idaresini ele geçirirken, 1962. yılında iki darbe teşebbüsünde bulunan Kurmay Albay, Talat Aydemir Fiyasko ile neticelenen girişimi sonucu canından oldu. 1971. Yılında sosyalist mücadeleye girişen Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan eğer muratlarına ermiş olsaydılar belki ülke yönetimini ellerinde tutacaklardı umutları fiyasko ile neticelendi. Zamanımızda karma bir toplum, birbirine karışmış değer yargıları, çoğul mozayik inanışı, diğer toplumlarla iç içe geçmiş kültür anlayışı bazan bir toplum üyesinin bitmez tükenmez emelleri sıkıntılı bir yaşayışı gündeme taşıyabiliyor. Sonuçta başarıya taşıdığı gibi elindekini avucundakini sıfırlayıp fiyasko’yu da yaşatabiliyor…
Sermedkadir…