HORTUMCU TAYFASI…

Gazete arşivlerine bakmak en sık yaptığım okuma usullerinden biri. Hıncal Uluç adlı yazarı okurken karşıma Hortum Süleyman adlı  Emniyet müdürü ve uyğulamaları çıktı. İstanbulun, Cihangir semtini bilenler bilir. Zengin, refah seviyesi yüksek, tabir caizse paraya para demeyen sanatçı, gazeteci, ressam, yazar, çizer, sinemacı, tiyatrocu takımı bu semtin mukimleri. Şimdi de olduğu gibi. Bir de bunları eğlendiren kentin eğlence mekanları da bu çevrede. Anlatıldığına göre; Bundan yıllar önce, başta travestiler olmak üzere, Hayat kadınları, konsomatrisler, pavyon fedaileri, torbacılar, bahisçiler, berduşlar, yolunu aşırı zenginlerin yaşadığı bu mekanda arayan hırsızlar tayfasıda bu semti mekan tutmuşlar. Bu insanların yaşamak için Cihangir’i seçmesi, herhalde buranın kentin eğlence merkezi Beyoğlu’na yakın olmasındankaynaklıymış. Cihangir yani, Hortum Süleymanın görev alanı. Hortum Süleyman suça bulaşmış olanlara sorarmış, seni demir’le mi döveyim yoksa hortum’la mı diye. Tabii hortum diyeceklerini bildiğinden yanında taşıdığı hortumla işini icra edermiş…

2000. Yılına girmeden önce suç grafiğinin yüksek olduğu Beyoğlu bölgesinde, Hortum Süleyman suç makinelerine böyle bir çözüm şekli bulmuştu şimdi hırsızlara genelde adli kontrol şartıyla salıverilme ceza ya da hediyesi verildiğinden insanlar artık hırsızlık mesleğine sımsıkı sarılmış bulunmaktalar. Hortum Süleymanın yöntemi tartışılabilir. Neticede hırsızlık ve kriminal suçlar azalıyormuydu artıyormuydu o konuya baktığımızda Hortumun işe yaradığı ayan beyan ortada. Toplumun canına, malına, ahlâkına, edebine, iffetine göz dikenlerin gözü çıksın demek ne yazık ki yetmiyor. Artık, Hortum Süleyman da olmadığı için 10. tane travesti görev yapan polisi önüne katıp kovalayabiliyor ya da tokatlıyor. Hani derler ya dünya tersine döndü diye güya insaca bir çözüm arama çabasında olanlar buldukları çözümün altında kaldılar ne yazık ki. Artık makamı, mevkii, rütbe, kariyer, titri ne olursa olsun insanlar deveyi hamuduyla götürseler de koruyan, kollayan hâmi’leri oldukça en ufak bir endişe duymaz hâle geldiler. Ülke’ye korkusuz korkaklar dönemini yaşatanlara yazıklar olsun… 

Bazan gizli tanık sayısı 42. olsa da, adamdan sayılmayıp birilerine göre iki kişilik şahit hükmünde olmayabiliyor. Taraflar savcıyı, hakimi, dolayısıyla hukuk sistemini sorğulayıp güven krizi pompalayabiliyorlar. Büyüklerimiz, geciken adaletin adalet olmadığını ifade ederlerdi. O yüzden muhakemelerin seri, hızlı, hakkaniyet esasına dayalı olarak yapılması istenirdi. Lâkin günümüzde olduğu gibi 4 kişiyle başlayan tek bir dava dosyasında zanlı sayısı bir ay sonra 100. kişiyi aşıyor, 4. ay sonra maznun adedi, 388. kişiye ulaşıyor. Hırsızlık, rüşvet, görevi kötüye kullanma, ihaleye fesat karıştırma, ihtikâr başta olmak üzere kataloğ suçlar o kadar fazla ki, zaman süreci de uzadıkça uzuyor. Korkarım davalar tavsadıkça adil bir karar da tavsamaz herkes hak ettiği cezayı alır. Hortum Süleyman’ın hışmından da geçmedikleri için çalınan meblâğ çalanın yanında kâr kalır. Hukukçularımıza güvenmek zorundayız. Bu iş, Galatasaray – Fenerbahçe maçına Slovakya’dan hakem getirme işlemine benzemez. Tabii ki, Adalet mülkün, devletin temelidir… Bu temel zarar görmemelidir…

Hortumcu tayfasına ahlâki eğitim vermek tabii ki bizim boyumuzu aşar. Allahu teâlanın yasasını kabul etmeyen, haram helal sınırlarından nasipsiz, kendi malından başkasına el uzatan harami, eşkıya, hırsız şehir mağandaları insanlık potansiyelini anlamaktan uzak çukur mahluklardır. Milletin vermiş olduğu 4, 5 yıllık ya da 30. yıllık emanet memurluğu, eline geçmiş bulunmaz bir fırsat olarak görenler bilmeli ki, ömürleri boyunca hırsızlık, uğursuzluk, yolsuzluk ve rüşvet yaftası boyunlarından çıkmayacaktır, Ahiretteki ilahi cezayı Rabbim bilir. Bu tip insanların cezasını, Hortum Süleyman ya da kuyucu Murat Paşa kendi yöntemleriyle verseler de, ilahi cezadan kurtulacaklarını sanıyorlarsa yanılıyorlar. Bir de bu suça bulaşanlar kendinden sonrakilere örnek olduklarından dolayı on binlerce yüz binlerce suç ordusunun da komutanı olduklarından belki de habersizler. Nasıl ki bir zamanların, Nurettin Sözen adını ya da Ergun Köknel ismini unutamıyorsak şimdikileri de suç nevi ile anacağımız âşikârdır…

Sermedkadir…

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht. Erforderliche Felder sind mit * markiert