LA FONTAİNE DEN MASALLAR…

Cumhuriyetin kurucuları devlet idaresinde Fransa’yı kendilerine rol model seçtiklerinde ilk uygulama olarak dini değerlerden yani İslam itikadından arındırıp, laik yaşantıya yönelince İslami kültür birikimini tamamen ortadan kaldırıp, Fransa’dan kültür ithal etmeyi kafalarına koymuşlardı. Örneğin, 1930. yıllarında La Fontaine’den masallar 5. ayrı yazarımızın çevirisi ile eğitim hayatımıza dahil edilmiştir. Nasıl ki müslümanlar İmam Gazali’nin İhya’sını üç ayrı çeviri ile yayın hayatına geçirdilerse, Laik Türkiye Cumhuriyetinin milli eğitim bakanları da, İngiltere ve Fransa başta olmak üzere Avrupa ülkelerinden motamot tercümelerle okul kitaplarını eğitim hayatına kazandırmışlardır. Örneğin 1931. Yılında İngiltere’de ilk okullarda ne okutuluyorsa aynı kitaplar çeviri yöntemiyle ilk mekteplerde uzun süre okutulmuştur. Yazarlarımız, gazetecilerimiz hayatını Fransa’dan, ingiltere’den kitap getirtip arı türkçe’ye çevirerek hayatlarını idame ettirmenin yolunu bulmuşlardı.  Artık kâlbi, beyni, yönü Avrupa’ya dönük çağdaş, modern millet olma ideali gündem konusuydu…

La Fontaine den masallar serisi Nazım Hikmet Ran, Orhan Veli Kanık, Sabahattin Eyüboglu, Recaizade Mahmut Ekrem, Şinasi gibi çeviri üstatları mal bulmuş mağribi gibi; 17. Yüzyılda yazılmış, Tilki ile at, Yarasa ile gelincik, Meşe ile saz masalı, İki Katır masalı, Aslan ile fare, İki inatçı Keçi masalı, Agustos böceği ile karınca, Karga ile tilki…türünden masalları Türk kültür hayatına armağan etmişlerdir. İşin garip tarafı bu masalların orijinali 1690. lı yıllarda Fransızca aslıyla yazılsa da Nazım Hikmet türkçesi farklı, Orhan Veli türkçesinde ayrı, Şinasi türkçesinde ise başka kelimelerle ifadesini bulmuştur. Meraklıları Prof. Mehmet Kaplan’ analizinden okuma fırsatını bulabilirler. Tabii ki maksadım La Fontaine masallarının reklamını yapmak değil lâkin günümüz çığırtkan politikacıları bu günlerde La Fontaine masallarını aratmayacak mitinglerle halkı uyutma, ninni söyleyerek uyuşturma ameliyesi peşinde. Masal anlatan politikacıları dinleyen on binlerce insan ise kulak zarlarının hasar görmesine aldırmadan iştiyakla birilerine küfrederek tatmin olmanın ğayretini güdüyor ne yazık ki…

Kültür hayatını zenginleştiren, eğer boş vakti varsa en değerli arkadaş olan kitabı okuyarak geçirme ğayesi güden toplum bireyi iyice azaldı ne yazık ki. Daha bundan 50. sene önce yüzlerce dergi yine bir o kadar günlük gazeteye abone olan insanımız bu gün değil makale okumak gazete almayı bile bir külfet olarak görür hâle geldi. 1980. Yılında milyonlarla basılan gazete tirajı günümüzde toplam. 200 bin rakamına bile ulaşamaz hâle geldi. Dergi, Mecmua gibi fikir sanat ağırlıklı süreli yayınlar ise teker teker kapanmış bulunmakta. Günümüzde en büyük kültür aracımız cebimizden ayırmadığımız telefonlarımız. Kitap okuyanlarımız iyice azaldı. Tabiidir ki kitabın niteliği, niceliği, bizlere sağlamış olduğu kültürel değerler önem arz etmekte. Fanatik bayat beyinli yazarların dön baba dönelim türünden yazmış olduğu bröşür değerinde yazılı kağıt sayfaları göbek kaşıyıcı zihniyet  elinden geçerse durum daha da vahim hâle gelmekte. Yani demem o ki artık kitap okumakta birileri için vakit öldürme aracı oldu denilebilir…

Kardeşlerim, Akıl niğmetiyle mücehhez olan ademoğlu modrnleşme eğilimine yöneldikçe Allahın dininden, yüce yaratıcının emirlerinden, Allahu teâlanın göndermiş olduğu peygamberlerden, Peygamberine indirdiği Kur’anı kerimden, ilk inen ayet olan Rabbinin adıyla oku emrinden uzaklaşıyor. Son istatistiklere göre geçen sene Türkiye’ de dinsizlerin oranı bir önceki yıla göre 3. misli artış göstermiş. Kamu malı hırsızlığının arttığı, alenen rüşvet çarkının döndüğü, soygun ve vurgun yapanların korunduğu, himaye edildiği dönemden geçiyoruz. Kur’an eğitimini ortaçağ karanlığıyla eşdeğer görenler her türlü sapıklığı özveri ile alkışlar hâle geldiler. Kadınların, kızların sözde müslüman annelerin yarı çıplak sokaklarda gecelik türü tüllerle gezdiklerine tanıklık etmek çok üzücü. Eşini, annesini, kızını kıskanmayan erkek müsvettelerinin hayata ve insana dair ahkâm kestiği anları yaşamak onur kırıcı. Bal tutan parmağını yalar düşüncesiyle yolsuzluğu, hırsızlığı mâkul karşılayan acaip bir zihniyetle karşı karşıyayız. Rabbim sonumuzu hayreylesin…Masalcıları da bildiği gibi yapsın…

Sermedkadir… 

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht. Erforderliche Felder sind mit * markiert