MÜLÂHAZA..

80. yılda yapılamayanlar, son 23. yılda Türkiye’ye nefes alıdırınca beceriksiz, vizyonsuz, sadece ithal ürün sevdalıları apışıp kaldılar. Kendi insanına duyulan güvensiz, inançsız, bizden bir şey olmaz şartlanmışlığının vermiş olduğu çapsızlık yerini son zamanlarda vatanı parsel parsel satma iftiralarına, özelleştirmeden yoksun, halâ 1930. yıllarının tükenmöişliğini yaşayan devletçilik ilke’sine inanmış bayat beyinler genç Türk insanının neler yapabileceğine bir türlü akıl erdiremiyorlar. Bundan 60. küsur yıl önce insanların ay’a seyahatini ballandıra ballandıra anlatıp maliyetini gözardı edenler şimdi Türk gencinin galaksi’lerde seyahatine kendi emeklilik aylığı mesabesinde görüş beyân ediyor. Halbuki devlet idare edenler öncelikle ülkesini dış dünyaya karşı korur kollar insanlar mesleki çabaları, almış olduğu eğitim, beceri, sanatıyla kendi çabalarının sonucunda kazanım sağlarlar. Devlet maaş dağıtıcı kurumdan ziyade çalışma imkânları hazırlayarak vatandaşlarının geçinme yollarında yol gösterir…

İçinde bulunduğum devlet dünyanın en büyük araba fabrikalarını, kimya, elektrik, teknoloji, ulaşım, madencilik ve yüzlerce saha’da en üst seviyeye, durarak değil çalışarak gelmiştir. Öyle ki; 1963 yılına kadar haftalık çalışma saatlar 70. saatın altına düşmemiştir. İlk oto yollar yapıldığında 60. ton’luk büyük tanklar ile test edilmiş ik,inci dünya savaşının vermiş olduğu yıkımın izleri 1970. yıllarına gelindiğinde silinmeye yüz tutmuştur. Cumartesi ve hatta Pazar günleri dahil beraber çalıştığım için biliyorum iş arkadım 70. yaşına geldiğinde dahi emekliliğinin değil alın terinin kazancıyla hayatını sürdürüyordu. 55. yıl içinde yaşadığım toplum içerisinde siyasi liderlerin halkına iş hayatı olmadan, çalışmadan vaad verdiğine şahit olmadım. Sanayii kentleri genelde on binlerce kiralık evlerle işçilerini barındırır. Her birey mâli gücü nisbetinde hayatın zorluklarına katlanır ya da niğmetleriyle hemhâl olur. Çalışmadan, emek sarf etmeden birilerinin asalağı olarak yaşamak isteyenler ancak sokak serserleridir. 1970. yıllarından sonra gelen refah seviyesi çalışarak, emek sarfederek kazanılmıştır…

Hiç kimse içinde bulunduğu ülkenin şartlarının zorluğunu ön plana taşımasın. Dünyanın her yerinde hayat şartları birbirinin benzeridir. İçinde bulunduğum ülkede 24. saat çalışan insanlarla beraber aynı iş yerini paylaştım. Sadece maden ocaklarında çalışan işçilerin 54. yaşında emekl olduklarını biliyorum bunun dışında işçi sınıfının genelde 67. yaşında emekli oldukları serbest meslek erbâbının ise neredeyse ölene kadar halkına hizmet ettiğine birebir şahidim. Örneğin, 85. yaşındaki ev doktorumdan randevu almıştım  hasta kabul mekanında bulamayınca iki gün öldüğünü söylemişlerdi. Sadece biz<ler değil dünyanın her yerinde misal, çin, japonya, Kore gibi yterlerde bir kaç metre karelik yerde ikâmet edenler de ülkelerini severler, ölene kadar hizmet edeceklerine dair yemin ederek iş hayatına adım atarlar. Çalışarak, helâlinden kazanıp ailesinin geçiminde pay sahibi olanlar sadece ülkemiz insanı değildir. Gayrı meşru diye bilinen iş hayatları da dünyanın hemen her bölgesinde mevcuttur. Konumuzun dışında hayat sürenler hakkında söz söyleme makamında değiliz…

Kardeşlerim, içinde bulunduğumuz hâlin özelliklerini ve de güzelliklerini anlamakta bazan aciz kalabiliyoruz. Kendimize nasıl bir hayat tarzı yakıştırabiliyorsak öyle hayatımızı sürdürmeye devam edelim. Ama bir başkasına sırtımızı yaslayarak kene gibi yaşamayı seçmeyelim. İnsan onur, şeref ve haysiyetini ayaklar altına alacak düşüklüğü Allahın en şerefli yarattığı insana yaşatmayalım. Her şahsa verilen rızkın farklı olduğunu anlamaya ğayret edelim. Yapacağımız yarış allaha kulluk noktasında olsun, zenginlikte, refah seviyesinde ve şaşaa’da sınır yoktur. Bir spor adamının ve ya bir sanatkârın bir ay’lık gelirini bazı insanlar bir yılda ve hatta ömürleri süresince elde edemezler.Bizim inancımızda kanat tükenmez hazine olarak vasfedilir. Eğer aç gözlü, tamâhkâr, hırslı, kanaatsız bir yapımız varsa bizleri hiç bir zenginlik doyurmayacaktır. Bazı siyasi fiğürlerin vaadlerine kendimizi kaptırmayalım onlar bedava süt, su ve yiyecek vereceğini vaad etselerde yalanına bir ekleme daha yapmış olurlar. El emeğimiz, göz nurumuz, çalışarak kazancımız bizim en tatlı ekmeğimizdir…

Sermedkadir…                 

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht. Erforderliche Felder sind mit * markiert