SİYASAL ENFEKSİYON…

Çürümüşlüğün, kokuşmuşluğun, yozlaşmanın, toplum nazarında tükenmişliğin, sistemin çarkları arasında kaybolmuşluğun adı’dır siyasal enfeksiyon. Aynen bir vücudun her hangi bir yerinde çıkan ur gibi, çıban gibi, virüs gibi tehlikesi büyüktür. Sosyolojiden az çok nasibini alan insanlar her hangi bir mikrobik olguyu toplum bünyesine bulaştırmaktan aşırı huzursuz olurlar. Ahlâki değerlere, etik evrensel kavramlara insanların huzuru, refahı, saadet ve mutluluğu için vazgeçilmez erdem, fazilet ve iyilik kaynağı olarak bakarız. Bu kaynağın kirletilmesi, korunmaması insanlık ayıbıdır. Toplumu idare etmeye tâlip olan her kim olursa olsun öncelikle hırsızlık olmak üzere bütün yüz kızartıcı suçlardan arınması zaruri’dir. Çünkü hırsız hiç bir zaman doyuma ulaşmaz, çalmaktan vaz geçmez, ahlâki değerlere de yeterince önem vermez. Kişinin kendi nefsini arıtmadan insanları yönetmeye soyunması hem kendisi, toplumu, milleti için çok büyük bir talihsizlik olacaktır…

Sosyal ve siyasal enfeksiyonu azdıran sebepler genelde; rüşvet, irtikap, yolsuzluk, sahtekârlık, hilekârlık, ihaleye fesat karıştırma, kişisel verilerin ihlâl edilmesi…gibi suçlar ve ve bu suçları işleyen ahlâksızlardır. Aynı zamanda bu tür suçları görmezden gelme, bu suçları işleyenleri himaye etme, çeşitli gerekçelerle bu suça bulaşanları koruma refleksi siyasal enfeksiyonu artırıcı âmillerdir. Hele hele hukuku elinde bulunduran adliye mensuplarının delil, kaynak, kasti sebeplerle bu ve buna benzer suç unsurlarını görmezden gelmeleri devlet adına en büyük yıkımdır diyebiliriz. Bu bağlamda her türlü itiraf, bulgu, tanık her neyse değerlendirip, olayı bataklığı kökünden kurutur gibi suç unsurunu kurutmaları toplum adına gerekli, zaruri hatta şarttır. Hiç kimse sebep ne olursa olsun benim hırsızım yönlü bir sahiplenme iç güdüsü sergileyemez. Yüz kızartıcı suçlar adına taviz verilemez bu konuda verilecek her türlü taviz ahlâken çürümeye kapı aralamakktır. Koruyan ve himaye eden de çalan hırsız gibidir…

Siyasal enfeksiyonda en büyük etken toplumun bütün kesimlerinin aşırı politize olma durumudur diyebiliriz. Toplumun her kesimi kendi zaviyesinden bakarak fanatik siyasi görüşünü toplumun diğer üyelerine yansıttığında aralarında bir yabancılaşma, ötekileşme, kutuplaşma, birbirini dinlememe, birbirini anlamama tehlikeleri hasıl olacaktır. Hani renkler söz konusu olduğunda olaya sadece zifiri karanlık ya da bembeyaz olarak bakamıyorsak bari diyelim ki, birde gri bir renk var olayları o yönde inceleyelim. Lâkin aşırı politize olmuş bir toplumda örneğin. saatlar süren açık oturumlarda konuşmacılar çok donanımlı da olsalar sözleri pek dikkat çekmiyebilir. İdeolojik bakış açısı hangi siyasi akıma yakınsa profesörlerimiz o yönde açıklama yapar, gazeteciler, sosyololoji uzmanlarımız…kendi dünya görüşü ile meseleye yaklaşırlar, ortada amiyane tabirle ancak saatlarca anlatılmış ama hiç bir işe yaramayan laf salatası sırıtıyor. Birbirimizi üzmekle, hırpalamakla, karşılıklı haşin söz düellolarımızla birbirimizi örselemiş oluruz. Bu durum siyasal enfeksiyonu daha da azğınlaştırır diyebiliriz…  

Biz müslümanlar önümüze hangi mesele gelirse gelsin öncelikle mukaddes kitabımıza bakarız daha sonra Sünneti seniyye de doğru olanı ararız. Daha sonra Sahabei kiram olaylara nasıl yaklaşmış icmaa’sına ve İslam alimlerinin, 1440. sene içindeki uyğulamaları bize yol gösterir. Örneğin Sahihi Buhari’de geçen bir hadisi Aişe validemiz anlatıyor: Mahzûm kabilesinden hırsızlık yapan  bir kadının durumu Kureyşlileri pek üzmüştü. Bunun üzerine:  Bu konuyu Resûlullah(sav) ile kim görüşebilir? diye kendi aralarında konuştular. Bazıları: buna Resûlullahın çok sevdiği, Üsâme İbni Zeyd’den başka kimse cesaret edemez, dediler.Üsâme de onların istekleri doğrultusunda Peygamber efendimizle konuştu. Resûli Ekrem (sav) Üsâme’ye:**Allah’ın koyduğu cezalardan birinin uygulanmaması için aracılık mı yapıyorsun?** buyurduktan sonra kalkıp bir konuşma yaptı ve şunları söyledi:**Sizden önceki milletlerin yok olmasına sebep, içlerinden soylu biri hırsızlık yapınca ona dokunmayıp, zayıf ve kimsesiz biri hırsızlık yapınca ona cezasını vermeleriydi. Allah’a yemin ederim ki, Muhammed’in kızı Fâtıma hırsızlık yapsaydı, onun da elini keserdim…** Siyasal enfeksiyon olmaması için İnancımız da, bu uyğulamaya bağlı kalma yönündedir…

Sermedkadir…     

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht. Erforderliche Felder sind mit * markiert