TÜRKÇE CUMA HUTBESİ…Muhterem müslümanlar… Şüphe duyğusu ile zannımca diyerek, saynıyorum ki ifadeleriyle, farz edelim ki tavrıyla, tahminime göre yaklaşımıyla hareket etmemiz bizleri her zaman iyiye, doğru olana ve hakikate ulaştırmayabilir. Çünkü zan, ihtimal içeren, olması muhtemel bir hüküm olduğundan bir kısmı hakka isabet etmeyebilir, etmeyince de başkasının hakkına ait hususta o şekilde aleyhine hüküm, yalan, yanlış, bühtan, iftira olabileceği gibi bizleri vebâl altında bırakabicek yaklaşımlardır. Özellikle şüphenin, zannın kaynağı yalnız nefsi işler olduğu zaman hata daha büyük olur. Zannın bazısı günah ve vebâl olunca da böyle bir vebâl ve zarara düşmemek için tedbirli davranmak onun bir çoğundan sakınmak gerekir. Yasaklanan çirkinliklerden bir çoğu da böyle zannlardan ortaya çıkar. Bu vebâl tabii ki büyük bir sorumlulutur…Yunus suresi ayet. 36.mealen şöyledir:***Onların çoğu zandan başka bir şeye uymaz. Şüphesiz zan, hak’tan, ilimden hiçbir şeyin yerini tutmaz. Allah onların yapmakta olduklarını pek iyi bilendir…***
Muhterem mü’minler…Biz müslümanlar için asıl olan, her konuda ilk olarak güzel düşünmeyi adet haline getirmemiz gerektiğidir. Böylelikle şeytanın fitne, fesat ve her türlü hile’li oyununa alet olmaktan sakınmış oluruz. Müslüman, başkaları hakkında kötü şeyler düşünmemeli, ulu orta konuşmamalı, diğer müslümanlar hakkında söylenenlere, uydurulan haberlere inanmamalı doğruluğu teyit edilmeden, araştırılmadan hüküm verilmemeli bu konularda ihtiyatlı hareket edilmelidir. Falan şöyle yaptı, filan böyle yaptı denildiğinde öncelikle anında söylenen kişiyi ithâm etmeden adil bir şekilde araştırma yönü tercih edilmeli, hak, hukuk gözetmeyen bazı haber kaynakları iyi bir şekilde tetkik edilmeli, bu konuda bir mümin kesinlikle aceleci davranmamalıdır. Hele hele dilimizin afetleri altından kalkamayacağımız sonuçlar doğurduğundan bilhassa dedikodulara ve ğıybet’lere girmemeli ve bu hususlardan uzak durmalıyız. İnsanlarda masûmiyet karinesi esas olduğundan dolayı, emin olmadığımız durumlarda iddialarla, şüphe ile, zanni hüküm’lerle başkalarını hemen mahkum etmememiz gerektiğinin bilinciyle hareket etmemiz esastır…
Muhterem kardeşlerim…Üzerinde hiçbir kötülük alâmeti görülmeyen bir kimseyi kötülükle töhmet altına almaya zann denir. Bu yersiz ve sebepsiz yere birini kötülemektir. Bu şüphesiz büyük bir sorumluluk, ağır bir yük’tür. Zann bizleri doğru düşünmekten, doğru hareket etmekten,doğru karar vermekten uzaklaştıran bir kâlbi hastalıktır. Zann içerisinde her zaman bir ihtimâli taşır bu yönüyle hakka, hakikete, gerçeğe mesafeli bir durumdur. Gerçi zannın hepsi günah ve vebâl değildir. Alimlerimiz bu yönüyle zannı ikiye ayırmışlardır. Hüsnü zann yani İyi düşünme eğilimi ze sui zann yani kötü düşünme eğilimi. Peygamber efendimiz(sav) bir hadisinde mealen şöyle buyurmuşlardır:** Zandan sakının. Zira şüphesiz zan sözün en yalan olanıdır…** Önümüze hangi mesele çıkarsa çıksın; hâl, hareket, tavır ve uygulamalarımızda mutlaka Kur’anı kerim ışığında ve peygamber efendimizin (sav)sünneti seniyyesindeki eğiticiliği, öğreticiliği, önder ve örneğimiz olması gerçeğine bağlı kalabilmeliyiz…
Kardeşlerim…Şüpheli durumlardan, zanni meselelerden, iftira, ğıybet, dedikodu illetinden, iftira’nın her türlüsünden, ihtimalli kâlbi hastalıklardan mutlak surette uzak durmalıyız. İslam şeriatının getirmiş olduğu ölçülerden şaşmayalım. İslam dininin temizlediği, pâkladıgı kâlbimizi, gönlümüzü, dilimizi günah kirleri ile lekeli hâle getirmeyelim. En güzel surette bize sunulmuş olan İslami ilke’leri benimseyerek, kural, kaide bütünlüğünü kendimize hayat düsturu haline getirelim. Doğru sözlü, iyi niyetli, takva ehli, ihlas ile hareket eden mü’min olmayı hedefliyelim…Cuma gününün feyiz ve bereketi cümle mü’minlerin üzerine olsun. Elimizden hiç bir şey gelmiyorsa da, Gazze’li müslüman kardeşlerimizin dualarımızla yanlarında olalım inşaallah… Unutmayalık ki; Müslüman, müslümanın din kardeşidir…
Sermedkadir…