İnanan insanlar Rabbine ibadet ederken her özelliğin ve güzelliğin yerli yerinde, adabına uyğun bir şekilde, en doğru olan tarzıyla, usulune uygunluğu esas alarak yerine getirmeyi arzu ederler. 1440. küsur senedir mü’minler başta Sahabeyi kiram olmak üzere, tabiin, etbai tabiin, ondan sonrakiler ve zamanımıza ulaşana kadar İslam alimlerimiz,Peygamber efendimizden(sav) nasıl gördülerse söz, fiil ve onayını zamanımıza taşımışlar mü’minlere önder olan mezhep imamlarımız akla gelen her türlü sorulara cevaplarını vermeye ğayret göstermişler, tabir caiz ise bizlere sofrayı kurmuşlardır. Allah azze ve celle hepsinden razı olsun ilim ehli bizleri çaresiz ve bilgisiz bırakmamışlardır. İbadetlerimizin zirve noktası günde 5. vakit kıldığımız namaz’ımızdır. Ta’dili erkân ifadesi de genelde namaz ibadetinin içinde rükû, rükûdan sonra ayakta durma, secde ve iki secde arasındaki oturmanın hakkını vererek, tam bir sükûnet içinde ve yerli yerinde mutmain olarak yapma şeklinde ifadesini bulur…Buharinin bizlere ulaştırdığı hadis mealen şöyle:**Rükû ve secdelerinizi güzel yapın…***Mü’minin her işini güzellik ve özelliklerle dolu olarak yaratan Rabbime şükürler olsun…
Bir mü’min olarak mutlaka yapmış olduğumuz ibadetlerimizi bilinç, şuur içinde yapmaya ğayret ederiz. Namaz ibadeti üzerinde en çok durduğumuz göz nurumuzdur. Gafletten uzak, ne dediğini, içinde neler söylendiğini, neden kıyam hâlinde durduğumuzu bilmek, rükuya varış sebebimiz, secde hâlimiz, namazdam selam ile ayrılışımız, dua, niyaz, yakarışımız hepsi hepsi Allahu teâlanın huzurunda oluşumuz, huzura kabul edilişimiz büyük bir şeref bahşedilişin göstergesidir. Tabii ki burada, Halebi sağir’de olduğu gibi bütün detaylarını izah etme şansımız yok lâkin yapmış olduğumuz her ibadetimizin farz, vacip, sünnet ölçülerini bilgi edinmemiz zururidir. Ehli sünnet imamlarımız; İmam Ebu Hanife, İmam Yusuf, İmam Muhammed, İmam Züfer, İmam Malik, İmam Şafii, İmam Ahmed bin Hanbel her konuyu derinlemesine, detaylı, anlaşılır biçimde izah etmişler kitaplarında meseleleri hükümleriyle beraber müslümanların istifadesine sunmuşlardır. Ne mutlu sadece Allah’ın önünde eğilip rükû ve secde eden, bu davranışıyla insan ve cin şeytanlarını kahredip onların belini bükmek isteyenlere… Yazıklar olsun tâğutlar önünde basit çıkar için yaltaklanıp iki büklüm olan yalaka’lara…
Ta’dili erkân hususu Namaz kılmayıp huzura kabul edilmeyenlerin dışında müslüman kimliği olan herkesi yani kelimeyi tevhid ve kelimeyi şehadeti ikrâr eden cümle mü’minler için büyük önem arzetmektedir. Öyle ki mutlak müctehitlerimizden İmam Mâlik, İmam Şâfiî, İmam Ahmed bin Hanbel, İmam Ebû Yusuf gibi fakihlerin çoğunluğu ta’dîli erkânın farz olduğu görüşündedirler. İmam Ebû Hanife ve İmam Muhammede göre ise, ta’dîli erkân vâciptir. Tahkik ehli fukahâ da bu görüştedirler. Tâ’dili erkânın farz olduğunu söyleyen fukahâya göre, bunun terki halinde namaz bâtıl olur ve tâ’dili erkâna riâyet ederek yeniden kılmak gerekir. Vâcip olduğunu söyleyenlere göre ise sehif secdesi gerekmektedir. Tâ’dîli erkâna riâyetin ölçüsü rükünler arasında en az *sübhânallah* diyecek kadar durmaktan ibarettir. Buna göre, meselâ rükûdan doğrulduktan sonra dimdik ayakta durup, en az *sübhânallah* diyecek kadar beklemek ve daha sonra secdeye gitmek; secdeler arasında da en az *sübhanallah* diyecek kadar oturmak gerekmektedir. Biz, Hanefîlerden bazıları, rükû ve secdelerde buna riâyet etmeyenin namazını iâde etmesi gerektiği görüşü çok önemlidir. Ta’dili erkânın önemi hakkında bu kadar bilgi ile iktifa edelim…
Kardeşlerim, Müslümanın her işi, sözü, hareketi, ibadeti, âmeli, fiili bir bilgiye, ilme dayalı, delili, kaynağı, kanıtı mutlaka olan özellik ve güzelliktir. Hiç bir âmelimiz delilsiz değildir. Peygamber efendimiz (sav) 23. yıl Ashabına, arkadaşlarına neleri ne şekilde nasıl öğretti ise aynen uyğulama safhasındayız. Örneğin Namaz ibadetimizde özellikle rükudan sonra ayakta durma ve ilk secde’den sonra oturma konusunda dikkatli olmamız gerektiğini bu kaidelerin acele ve hemen geçiştirilecek husus olmadığını mutlaka *sübhanallah* diyecek kadar beklenilmesi gerektiğini de gösteren, belleten, bilfiil uyğulayan peygamber efendimizdir. (sav) Rüku edişimiz, şüphesiz ki mü’minler için son derece önemli bir iman borcudur ve mü’min olmamızın göstergesidir. Bizler, yalnızca Allahu tealanın huzurunda rukû’ ederek, büyüklüğün ve yüceliğin, ilâhlığın ve Rabliğin sadece O’a ait olduğunu göstermiş oluruz. Bu ibadet biz mü’minler için bir özgürlük ilanımızdır. Allah’tan başka herhangi bir gücün önünde boyun eğmenin yanlışlığını kavramak ve bunu duyurmanın göstergesidir rüku hâlimiz. Rükû, insanın ancak Allah’ın önünde eğilerek izzet bulacağını, başka yalancı kahramanların ve nesnelerin önünde boyun bükmenin esâret ve zillet olacağında kanıtıdır. Rabbim cümlemizi, bilinçli, şuurlu ibadetine devam edenlerden eylesin…
Sermedkadir…