YALNIZ SENİN HUZURUNDA…

Rüku ile eğiliriz Rabbim. Namaz, biz mü’minlerin vazgeçilmez, olmazsa olmaz diye bildiğimiz ibadetlerimizin özü’dür. *rüku* ise; namaz ibadetinde aynı secde gibi, en önemli unsurlarından biridir. Secde gibi Rabbimize hürmetimizin en yüce derecelerindendir ve secde’ye bir başlangıçtır. *Rüku* dilimizde, iki büklüm olmak, eğilmek beli bükmek demektir. Terim olarak, namaz’da özel bir şekilde eğilme fiiline denir. Namazda ayakta iken kıraat yani Kur’an okma fiilimiz bittikten sonra, elleri dizlere koyarak, beli  ve başımızla sırtımızı mümkün olduğu kadar düz tutarak eğilme ameliyemizdir. Rüku aynı zamanda saygı, tazim, hürmet ve alçak gönüllülüğü de ifade eder ki, bizler bu hareketi ibadet kastıyla yaparız. Mü’min kulun Rabbine tazim ve hürmetinin, Allahu teâlanın huzurunda kendimizi aciz gördüğümüzün bir belirtisidir. Bizler yalnız Rabbimizin huzurunda aşırı saygımızdan dolayı eğilir ve adeta iki büklüm oluruz…

Namazdaki Rüku’muz, sayğı, hürmet, tazim ile boyun eğme ifadesi ile yerine gelen rüku’ya varmamız, Rabbimize olan *teslimiyet ve iteatimiz’in* açık bir göstergesidir. İnsanlar tevazu belirtisini illa ki bir şekilde belli ederler. Kime ve neye hürmet, tazim ile eğildiklerinin bilincindedirler. İnsanlar zaman zaman ya ağızsız, dil’siz kendi yaptıkları heykellerinin karşısında sayğı duruşuna geçer eğilirler, bazan yönetici, başkan, idareci ya da işveren, patron’larının karşısında *iki büklüm* olur, ya da makam, mevkii, sahibi kendileri gibi yaratılmış birilerinin önünde eğilir, hatta el etek öperler. Bu yapılan aşağılık hareket her ne kadar o kişinin bulunduğu makama bir saygı gibi yorumlansa bile, işin özü yönünden yanlıştır ve Allahu teâla’dan başka birisine boyun eğmenin seviyesiz nişanesidir. Böyle bir durumda önünde yerlere kadar eğilinen kişi ne o kadar yücedir, ne de onların önünde yerlere kapanan insan o kadar aşağıdır. İnsan ancak Rabbinin huzurunda eğilmelidir ve bunun adı da *rüku* ibadetidir…Aklımızı başımıza alalım…

Namaz ibadetimiz, inanan insanlar olarak miracımız mesabesindedir. Bizler inancımız gereği rüku ile eğiliyor, secde ile Rabbimize yaklaşıyoruz. Bizler rüku’da Rabbimizi Allahuekber diyerek büyük tanıdığımızı ifade ediyor, Rabbimizin azametini tekrar ediyoruz. İnancımız O’dur ki; *Rüku ve secde edenler* Rabbimizin katında hesapsız mükafat dereceleri elde edeceklerdir. Rüku ibadetimiz, Rabbimize tazim’in, Allah azimüşanı en büyük saymanın, Allah azze ve celleyi yüceltmenin en ileri aşamasıdır. Rüku ibadeti ile mü’min, zayıflığını, aciz bir kul olduğunu, olaylar karşısında biçare kaldığını  ortaya koyar ve en sonunda  Allahu teâlaya sığınarak, saygı, hürmet, tazim ettiğini bilfiil gösterir. Rüku ibadeti aynı secde ibadeti gibi Rabbimize hürmetin en yüce derecelerindendir ve secde’ye bir başlangıç  mahiyetindedir. Rüku’ya varmak, eğilmek, şüphesiz ki mü’minler için son derece önemli bir iman borcudur ve mü’min olmalarının göstergesidir. Mü’ minler yalnızca Allah’ın huzurunda rüku ederek, büyüklüğün ve yüceliğin, ilâhlığın ve rabliğin sadece o’na ait olduğunu göstermiş olurlar.

Kardeşlerim, Rabbimizin önünde rüku etmek mü’minlerin en önemli ayırdedici vasıflarından, özellik ve güzelliğidir. Mü’minler *rüku ve secde* ederek Allahu teâlanın lütfunu, rıza’sını arzu ederler. Müslümanlar, Allahu azimüşşanın huzurunda rüku’ya vararak, hem kendi nefislerine hem de bütün insanlara hâl diliyle derler ki; Allahu teâladan başka hiç bir kimsenin, makamın, menfaatın, çıkarın önünde eğilmek mü’min olana yakışmaz. Çünkü böylesine bir hürmet ancak Allahu zül celale yapılır. Mü’minin namaz ibadeti sadece kendine has bir özellik ve güzelliktir. Namaz bir müslümanın özgürlük ilanı’dır. Mü’min namaz içinde yapmış olduğu rüku ve secde ile Allah’tan başka hiç bir gücün önünde boyun eğmenin doğru olmadığını haykırmaktadır. İnsan ancak Rabbinin huzurunda eğilerek izzet bulacağının şuurunda olmalıdır. Aksine hareket, şeref ve haysiyetini ayaklar altına alıp, esaret ve zillet bataklığına battığının göstergesi olacağından bu tür aşağılık komplekslerinden kaçınmak gereklidir, lüzumludur, şarttır inancındayız…

Sermedkadir…

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht. Erforderliche Felder sind mit * markiert