İdeoloji ile fanatizmi harmanlayan gözleri olup görmeyen, kulakları olup işitmeyen, bir kâlp taşısalarda kavrayamayan güya kendi taraftarını himaye etme çabasındaki yarım akıl iğnenin ucu kendi tenine değene kadar susmayı tercih ediyor. Halbuki yozlaşmayı, bozulmayı, kokuşmay o bir sefer yapılan hırsızlık, talan, arsızlık eylemleri beraberinde getiriyor. İnatla hâlâ bir seferden bir şey olmaz düşüncesindeki eksik akıl her şeyin bir defa yapılmasıyla başladığından habersiz görünüyor. Ya da hırsızı hırsızla, arsızı arsızla, rüşvetçiyi rüşvetçi ile yarıştırma çabası sürdürüyor. Pisliği kim yaparsa yapsın o leke bir daha çıkmamak üzere o kişinin gölgesi hâline gelir. Altı ay, bir sene, on sene de cezasını çekse o suç yapan kişinin üzerine yapışır. Lâkin son zamanlarda sanki hırsızlık, çalıp çırpma, kapkaç eylemleri suç olmaktan çıkmış gibi ne yazık ki cezai müeyyide yetersiz kalıyor. Örneğin tutuklanan herhangi bir çete üyesi dosyasında yüzlerce suç unsurunu taşısa da özgürce insanlar içerisinde dolaşabilmekte. Yüz kızartıcı eylemin pişmanlığını duymamaktadır…
Böyle bir varsayım erdem, fazilet, iyilik, dürüstlük gibi kavramlara zarar vermekte, Örneğin hırsızlık yapan kişi verilen cezayı çektikten sonra ıslah olmak yerine daha büyük soygun planları yaparak meslekte profesyonel adını almaktadır. Kitap okuduğunu zanneden aslında ninnilerle uyuma moduna alınan bazı saf entellik budalası sözde okumuş kesim de sadece kendi ideolojisiyle ilgili kavramları tekrar ede ede aptallık moduna girmekte, yaşantısında kendi benliğine faydası dokunmayacak bilgi kirliliği ile beynini çöp tenekesi konumuna getirmektedir. Mesela Osmanlı döneminde hırsızlara uygulanan ceza sistemini okusa kesinlikle bir daha hırsızlığa meyletmeyecek, toplum içindeki statüsünden haberdar olsa bir daha başkasının malını çalmaya yönelmeyecek, mahkemelerde şahitliğinin kabul görmeyeceğini bilse miting meydanlarında yalan yere vaadleri sıralamayacaktır. Kendi iş arkadaşları, aynı dünya görüşünü paylaşan meslektaşları bu adam bu kadar çaldı dedikleri hâlde birileri kendi hıssızın h^lâ himaye ediyorsa, aynı hırsızlık cürmüne ortak oluyor demektir…
Toplumu içten yıkan âmillerin başında ahlaksızlık eylemleri gelir. Ar damarı çatlamış insanın yapamayacağı kötülük yoktur. Utanma duyğusunu unutanlar artık her muameleyi normal olarak tanımlar. Artık bir delinin bir kuyuya atmış olduğu taşı kırk akıllı ne kadar uğraşırsa uğraşsın çıkaramaz. O yüzden eğitimdeki formasyon kişinin ilerdeki yaşantısını birebir etkileyecek öğrenim gördüğü içerik her ne ise kişiyi o yöne sevk edecektir. Büyüklerimiz ağaç yaş iken eğilir sözünü boşuna ağzına pelesenk etmemişlerdir. 7. yaşında arkadaşının bir silgisini çalan çocuk gerekli müdahâle olmadığı ve koruma içgüdüsü ile suç unsuru kapatıldığı müddetçe, 13. yaşında kapkaç çı olacak, 20. yaşında mafia türü şebekeye katılacak, makamı, mevkii, kariyeri ne kadar yükselse de gözü başkalarının cebinde olacak, helâl lokmadan yoksun yetişme tarzı haramı tanımayacak, gününü gün etme eğilimi içerisine hapsolan bir hayatın elemanı olarak ömrünü hebâ edecektir. Anası, babası, akrabası, aynı görüşü paylaşan arkadaş ve dost çevresinin koruma içgüdüsü ise yaşadığı hayatta hiç bir işe yaramayacaktır..
Kardeşlerim, Önümüze hangi mesele gelirse gelsin mü’minler olarak soracağımız ilk mercii kutsal kitabımız Kur’anı kerim, Peygamber efendimizin (sav) sünneti seniyyesi, icmaa ve kıyası fukaha’dır. Yüz kızartıcı suçlarla âlakalı örneğin Mümtehine suresi ayet. 12.de mealen şöyle buyurulmaktadır:*** Ey Peygamber…İnanmış kadınlar, Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek…ilâ ahir…***İnanan erkekler ellerini peygamber efendimizin (sav) elinin üzerine koyarak biat ederken, Allah’ın Resûlü kadınların eline dokunmadı. Buhârî’de, Ayşe annemizden yapılan bir rivâyete göre, onlarla sadece sözle biat etti. Ebu Dâvûd’un rivâyetine göre, Allah’ın Resûlü elini bir bez üzerine koydu, onlar da bu beze dokunarak biat verdiler. Verilen sözün mahiyeti, Allaha şirk koşulmayacak, Hırsızlık yapılmayacak, Allah’ın haram dediği haksız kazanç ve mal elde etme yollarına tevessül edilmeyecek, Zina edilmeyecek,gayrı meşrû ilişkiye girilmeyecek…Söz veren mü’minler inançlarının geregini yerine getirmekle mükelleftirler. Bu konularda ben istediğimi yaparım deme hak ve salahiyeti yoktur. Koruma içgüdüsü, suçluyu himâye etme arzusu, cürümü kapatma eylemi bize yakışmaz…
Sermedkadir…