Vermiş olduğumuz söz bile, Kur’anı kerimde ayet olan biz insanğlunun Allah katında değeri çok yüksektir. Allahu teâla ile yaratılmışların en şereflisi olan İnsanoğlu arasında geçen birçok ahit’leşmeyi ahdi misâk kavramıyla izahı mümkündür. Kur’anı kerim’de geçen ahidleşmelerden birisi insanoğlunun yaratıcısını bilmesi ve O’na yönelip ibadet etmesidir. Bu bir tür fıtri bir sözleşmedir. Allah’ın varlığına inanmak ihtiyacı, insan yaratılışından itibaren sürekli ve kalıcıdır. Yalnız bazen insan şaşırıp yolunu sapıtır. O zaman Allah’ın rasulleri aracılığıyla gönderdiği emir ve yasaklara uyar, itaatla teslim olursa ahde uymuş olur. Ahit’leşme Kur’anı kerimin beyân ettiği güzel bir usulü’dür, metodudur. Allah rasulleri ile onlara uyan, onların ashabı olan insanlar arasında gerek Allah’ın hükümlerini yaşama, gerek bunları muhafaza etme konusunda ahidleşmeler mâlum’dur. Rabbimiz Fetih Suresi ayet.10.da mealen şöyle buyurmaktadır:***Sana biat edenler, Allah’a biat etmektedirler.ilâ ahir…*** Rabbi bizleri verdiğimiz sözlere uyan kullarıyla bir ve beraber eylesin…
Ahit: ahd, söz vermek, emir, talimat, taahhüt, antlaşma, yükümlülük, itimat veren söz, yemin, misâk, bir şeyi korumak anlamlarına gelir. Bir şeyi her durumda koruyup gereğini yerine getirmek demek olan ahit’te hem yemin, hem de kesin söz verme anlamı vardır. Yemin, ahdin dinî ve kutsî yönünü; söz verme de ahlâkî yönünü teşkil eder. Ahd kelimesi İslamî bir kavram olarak *ahdi misâk* şeklinde kullanılmıştır. Ahd kelimesi, Kur’anı kerim’de, 46 yerde geçer. Benzer anlama gelen mîsak kelimesi de 25 yerde kullanılır. Rabbimiz, Yasin suresi ayet.60.ta mealen şöyle buyurmaktadır: ***Ey insanoğulları, size and vermedim mi? Şeytana tapmayın o sizin apaçık düşmanınızdır…*** Bu ayeti kerime’den de anlıyoruz ki; İnsan, Allah’tan başka Rab tanımayacağına dair Allahu teâlaya ahit vermiş, Rabbimizde bu konuda kendisinden söz almıştır; yani muahede yapmışlar, ahit’leşmişlerdir. Bu ahdin, Allah’tan başkasını Rabb tanımamanın içinde, şeytana ibadet etmemek de vardır. Rabbim bizleri vermiş oplduğu söze sadık kalanlardan eylesin…
Rabbi ile kul’u arasındaki sözleşme, ahit hem Allahu teâla’nın insanlara teklif etmiş olduğu hükümler ve hem de insanların Rabbine karşı veya Rabbi namına diğerlerine karşı yerine getirmeyi *taahhüt* etmiş oldukları hususlardır. Allahu teâla nasıl insanlara ahit vermişse, insanlar da Rabbinden ahit almışlardır. İnsanlar Allah’tan başkasına ibadet etmemeğe, O’ndan başkasını Rab tanımamaya ahdetmişler; Yaradanın da bunun karşılığında, insanlara yardım edeceğini ve dünya hayatından sonraki ahiret hayatında onları cennetlere koymayı vaat etmiştir. Verilen söz, antlaşma ahit tabiidir ki; sorumluluk gerektirir. Rabbimiz Bakara Suresi ayet.40.ta mealen şöyle buyurmaktadır:***Ey İsrailoğulları, size bağışladığım nimetimi anın ve ahdime bağlı kalın, ki ben de ahdinize bağlı kalayım. Ve yalnızca benden korkun…*** Tefsircilerimizin izahına göre, Allahu teâlanın ahdi, Allah’ın insanların akıllarına yerleştirdiği tevhid, adalet ve peygamberleri doğrulama delilleridir. Allah’ın ahdi, Allah’ın peygamberler aracılığıyla insanlara gönderdiği mesajdır. Rabbim bizleri mesajları doğru okuyan, anlayan, ve uyğulayan kulları zümresine dahil eylesin…
Kardeşlerim…Müfessirlerimizden ulaşan bilgilere göre;Allahu teâla, Arafat dağının eteklerinde, Numan vadisine indirdiğinde, Adem Aleyhiselamı insanlığın ata’sı ve temsilcisi olarak, gerek onun şahsında, gerekse kıyamete kadar gelecek tüm insanlardan tek tek *Ben sizin Rabbiniz değil miyim?* diye ahit almıştır. Rabbimiz A’râf Suresi ayet.172.de mealen şöyle buyurmaktadır:*** Bir de Rabbin, Ademoğullarından, bellerindeki zürriyetlerini alıp da onları kendi nefislerine şahit tutarak: Ben sizin Rabbiniz değil miyim?“ dediği vakit, *pekâlâ Rabbimizsin, şahidiz..*dediler. Bunu kıyamet günü *Bizim bundan haberimiz yoktu.*demeyesiniz diye yapmıştık…*** İnanıyoruz ki; Bütün Ademoğullarının Allahu teâlaya verdikleri bir söz’ü vardır. Rabbi ile yaptıkları bir ahit’leri vardır. Bu antlaşma gereğince Adem Aleyhiselamın bütün zürriyetinin Allah’a inanmak, O’nun yüce uluhiyeti için gerekli kulluk vecibelerini bilmek ve yerine getirmek mecburiyeti vardır. Mü’minler ahiretteki kazançlarını düşünerek ahit’lerini yerine getirmek zorundadırlar. Bu ahitler, ister Allah ile kul arasında olsun, ister beşerî ilişkilerde olsun, hiçbir değişiklik yoktur…Rabbim bizleri verdiği sözü, Misakı, Addi, taahhüdü yerine getirenlerden eylesin…
Sermedkadir…