Ülke genelinde yüzde 90. müslüman olduğu söylenen halkın muhafazakâr, tutucu, seküler, ya da başka isimlerle anılmaması lâzım. İnsanlar İslam şeriatına karşı, ama müslüman kimliği ile tanınmak istiyor çok çelişkili ve anlaşılmaz bir fikri kaos yaşadığımız bir gerçek. Mahalle baskısı kavramı sanki karabasan gibi toplumu ürkütür hâle gelmiş. Sözde dindar, dışardan ısmarlama ülkeye sokulan muhafazakâr kavramı ülke insanını samimiyet ile riyâkârlık arasında çelişkili davranışa zorlamıştır. Örneğin, Almanya’da bulunduğum yarım asırlık süre içinde onlarca kadının ve erkeğin İslam şeriatını seçtiğine şahit oldum. Kadınların bu inancı kabul ederken ilk yaptıkları güzellik ve özellik tesettüre riayet etmeleri idi. Şuurlu bilinçli şehadet emeleri sonucunda İslami hükümlere teslim olmaları hem kendileri hem de diğer müslümanlar tarafından takdire şayan bir hareketti. Ama ana’dan baba’dan ata’lar dininin temsilcileri olan ülke insanımın kadınları başı açık, giyinik çıplak, Allahın hükümlerine karşı olsa da hâla müslüman, vücudunu dışarıda teşhir etse de adı hâla müslüman ??? Birileri ne der diye değil, söz’de değil öz’de İslam şeriatının mü’min ve mü’mineleri olmak varken kendimizi aldatmayalım…
Sosyal ilişkilerimizde içinde bulunduğumuz toplumun kültürel yapısı, dini, dili, tarihi geçmişi, sanat ve sanatçya karşı tutumu, farklı eğitim bireylerinin birbiriyle olan ilişkileri göz önünde bulundurmaya çalıştığımız etkenlerdir diyebiliriz. Örneğin Türkiye; halkının büyük bir kısmı müslüman olan bir ülke’dir. Bu topraklar, 1000. yıldır İslami hükümlerle içli dışlı olmuş, ezanların kesintiye uğrasa da susmadığı, İslam şeriatının hayat verdiği, edeb, âhlak, itikad bağlarının kök saldığı memleketimizdir. 1670. yıllarında Evliya çelebi’nin de seyahatnamesinde, detaylı bilgiler verdiği gibi; Kütahya’daki 39. mahalle müslümanlardan geri kalanı ise Yahudi ve Hristiyan halklarından oluşmaktaydı. Yani bizler gayrımüslimlere de yabancı değiliz. Örneğin, Kayseri’de Darsiyak köyünün adını Kayabağ, Salkuma köyünün adını Gürpınar, Urumdüğün olan ilçe’ye Felahiye adını vermekle geçmişini ortadan kaldırmış olmuyoruz. Yahudi kendi şeriatında, Hristiyan inandığı şeriatla ve Müslümanlarında İslam şeriatıyla bütünleşmesi ğayet normal karşılanmalıdır…
İnsan sosyal bir varlıktır. Yalnız yaşama, tek başına hayat sürme, kendi nefsinden başkasıyla tamamıyla ilişiği kesme, toplum bünyesinden tamamıyla kopma, sadece kendi benliğiyle yaşama tutunma çabası insan fıtratına uyğun olmayan bir olğu’dur. Aile kavramı, ana baba, kardeş bacı, akrabalarımız bizlerin yalnız olmadığının en belirgin göstergesidir. Evimizin kapısından dışarı adım attığımız andan itibaren sosyal bir varlık olduğumuz hakikatiyle yüzleşmemiz tabiidir. Almış olduğumuz eğitim, içinde bulunduğumuz toplum yapısı, belli bir yaş’tan sonraki iş hayatımız, arkadaşlarımız, köy, kasaba, mahalle ve şehir yaşantımız bizlerin günlük hayatı üzerinde etki eden sosyal gruplardır. Ne kadar kendi benliğimizi, özgürlük alanlarımızı kendimiz belirlesek te hiç bir zaman başıboşluk içinde olamayacağımız gerçeğiyle karşı karşıya kalırız. Söz, hareket, amel ve fiillerimiz bir bakıma gözetim altındadır diyebiliriz. Burada karşımıza çıkan söz bütünlüğü; mahalleli yaptığımız bu hareketi nasıl karşılar, köylümüz bu hareketimizi benimser mi, yapılan amelimiz toplum âhlakına uyğunmu yani *birileri ne der* ifadeleriyle yüzleşmemiz kaçınılmazdır…
Zamanımızda, bilhassa din kavramı hemen bütün dünyada büyük bir yara almış, ilahi kavramını taşıyan İslam şeriatı da bu olumsuzluklardan nasibini almış ve almaktadır. Müslüman olduğunu söyleyen bir kişi namaz kılmıyorsa, oruç ibadetinden habersiz utanmadan alenen karın doyuruyorsa, zekat ibadeti ile devlete vermiş olduğu vergiyi ayırt etmekte zorlanıyorsa, Hac ibadetini turistik gezi konumunda görüyorsa, evini, bahçesini, tarlasını satıp parayı banka’ya yatırarak almış olduğu faiz’le geçimini sürdürüyorsa, buğün hapishanelerde yatan mahkumların çoğunluğu hırsızlık, yan kesicilik, uyuşturucu ticareti, rüşvet batağından dolayı yatıyorsa, yaşı yetmişi bulmuş rüküş giyimli ne idiğü belli olmayan giyinik çıplaklar toplululuğu *kahrolsun şeriat* diye şehir meydanlarında höykürme eylemleri yapıyorlarsa, İbrahim aleyhiselam zamnındaki alışkanlıklar hâla son sürat ülke geneline yayılmışsa, İlk okul, lise, üniversite tarih kitaplarında atalarımıza, ceddimize alenen hakaret ediliyorsa…Birileri ne der muhafazakârlığı din hâline gelmişse inandığımızı söylediğimiz itikadımızı bir daha gözden geçirelim…
Sermedkadir…